Pandemi sürecinde pek çoğumuz Netflix gibi platformlardaki dizilere sarmış durumdayız. Sizlerle az önce bitirdiğim ve beğendiğim, başrolünde Ricky Gervais’in yer aldığı ‘After Life’ a dair bir öneri yazısı paylaşmak istedim. Dizinin senaristi, yönetmeni ve baş rol oyuncusu olan Ricky Gervais ‘Tony Johnson’ karakterini canlandırıyor.
Yayın Tarihi: 8 Mart 2019
Tür: Kara Mizah
Kanal: Netflix
Bölüm sayısı: 12
Diziyi izlediğimde hissettiğim; sanki yazın uzunca gelen bir öğleden sonra uzanmışsınız ve üzerinizden hafif ve hoş bir esinti geçmiş ve siz uyuyakalmışsınız gibiydi. Huzurlu ve dinlenmiş hissediyordum.Sanata adanmış her şeyin bir şeyler katacağı inancıyla izlerim dizi/filmleri. Ve genelde o an yaşadığım olaylar ile içselleştireceğim anlar olur. “After Life” da böyle girdi hayatıma. Kıymet verdiğim birinin severek izlemesi ile ilgimi çekti ve bende başladım.
Büyüsünü bozmadan anlatmaya çalışayım. Tony hayatındaki en değer verdiği insanın kaybıyla bir yas döneminde karşımıza çıkıyor. Kendi halinde kasabasında yaşayan Tony, toparlanamıyor ve biz onun yas süreciyle olan hikayesini izliyoruz. Karakterler kendi içlerinde farklı hayat hikayeleri olan ve belki de anlamsız görünen hayatlarına küçük dokunuşlarla anlam katabilecek insanlar.
Hikaye o kadar sakin bir süreçte işleniyor ki; izlerken dinleniyorsunuz. Hepimizin hayatı iniş çıkışlar ile çevrilmiş durumda. Herkes kadar benim için de öyleydi. Platformu kurduğum anda bende kendi yas sürecime bir anlam katma çabası içerisindeydim. Tony’nin aile ve arkadaş ilişkilerini izlerken çoğunlukla ayna karşısında kendimle konuşurken buldum kendimi. Aslında psikolojik süreçlere baktığımızda belki kendi kişisel gelişimimde geçmesi gereken süreyi geçirmiş olsam da; her şeyi halının altına süpürmüş gibi hissettiğimi gördüm.
Kjersti Skomsvold’un “Hızlandıkça azalıyorum.” sözünü yas süreçlerinde benimseyenler görürüz bazen. Hızlı yaşamak diye adlandırarak kendini tüketmek, yorularak unutmak. Var olan gerçeği inkar etmekten öteye geçmeyen bir çabayla karşılaşılır sonucunda çoğunlukla. “Kendini işe vermek” de yaşadığın olumsuz duruma karşı savunma olarak yine kendini tüketmekten geçiyor. “After Life” izlerken şu “hızlandıkça azalmak” durumundan aslında ne kadar yorulmuş olduğumu fark ettim. Ölüm, kayıp ve tekrar ölüm… Sonrasında bakıyorsunuz ki; koşturmaktan yas süreci yaşamanıza izin vermemişsiniz. Bunu seçen de sizdiniz. Ama karşıdan bakmadan. Çok kıymet verdiğin bir şeyi kaybetmek, amaçlarını sorgulamak. Evet belirgin bir acı yaşamışsınız. Ama bunu yaşarken bile yormuşsunuz kendinizi.
Tony acısını yaşarken “aslında sevgimle bazen bağımlı olduğunu düşündüğünüz insanı kaybetmenin yaşattığı boğulma hissini görüyorsunuz. O başa çıkmak için herkese bir pislik gibi davranmayı seçiyor. Ama bu sizi kimi zaman gülümsetiyor. Sakince ve yorulmadan, kendine zaman vererek yaşıyor acısını. Onu izlerken; siz de kendi yas mekanizmanıza dönüp bakıyorsunuz. “ Yas sürecimi yaşarken bile, kendime izin vermemişim. Sanki hemşireyim diye, acı çekemezmişim gibi. Herkesi toparlamam gerekiyormuş gibi. Acımı yaşarken, ben öldüm bittim diye ağlarken bile, bunu hızlıca yaşayıp kendimi kalkmaya zorlamışım. Uzun bir maraton koşmaya zorlamışım kendimi. Oysa acı bile sakince yaşanmalı. Huzurlu bir sessizlikte bazen, bazen gürültülü bir yavaşlıkta. Dinlenerek ve sindirerek. Şu zaman denilen şeyin içini doldurarak. Sadece hızlandıkça azalmayı düşleyerek, o geçen zamanı hiç durup dinlenmeden koştuğumuzda geçen zamanın aslı da zaman olmadığını dark ediyorsunuz.”
Yoğun bakım sürecimde yüzlerce ölüm sonrası an gördüm. Mesleğimizde biz bir yandan yakınların acısını paylaşırken, bir yandan da süreci yürütürüz. Ama bu sadece meslekteki görevimiz. Kendinizin de insan olduğunu ve tıpkı dışarıdaki insanlar gibi bir yas sürecinizin olduğunu keşfetmeniz dileğiyle.
Dizide seçilen karakterlerin de özenle seçilmiş ve her insanın içinde bir “iyi” olduğuna dokunuş yaptığını eklemeden geçemeyeceğim. Evsiz postacı Pat, hayata bakışıyla insanlara önem verme önceliğini gösteren seks işçisi Dafne, ailesine bakma yükümlülüğünden kendini görmemiş taze gazeteci Sandy, eşini kaybetmiş ve psikologdan bile iyi bir dinleyici olan Anne, kendini beğenmiş gözüken ama oldukça yalnız olan Kath, dış görünüşüne rağmen kendini olması gerektiği gibi seven yumuşak kalpli Lenny, Tony’ yi her zaman önemseyen ve ailesine bağlı Matt, olması gereken aslında en problemli karakter Psikiyatr ile farklı bir öyküye konuk olabilirsiniz. Derinden bakabildiğinizde meslek adına da cebinize koyabileceğiniz keyifli bir dizi olduğunu düşünüyorum. Birkaç replik ile bitireyim;
“İnsanlara onları takdir ettiğini hatırlat, olur mu?” (Lisa)
~
“Onsuz hiçbir şey yapamam demiyorum; sadece yapmak istemiyorum. Eğlencesi yok.” (Tony)
~
“Herkesin adi olduğunu düşünmekle hata ettim. Herkes adi değildir, bazıları iyidir tamam mı? Kimin adi, kimin iyi olduğunu anlaman gerekiyor. Adiler zeki, seninle ilgileniyormuş gibi gözüküyor.” (Tony)
~
“Bazıları cezalandırılmayı hak ediyor, ben dahil.” (Tony)
~
“Bir toplum yaşlı adamların gölgesinde asla oturamayacaklarını bildikleri ağaçları dikmeye başladığında gelişir. İyi insanlar başkalarına iyilik yaparlar. O kadar. Ötesi yok.” (Anne)
Dizi şuanda Netflix Platformunda 2 sezon şeklinde yayınlandı. Dizinin yayınlanan son sezonu 24 Nisan 2020 yılında yayınlandı. Henüz Netflix bir tarih duyurmadı. Pandemi nedeniyle birçok dizinin yayın tarihleri değiştirildi. Muhtemelen yeni sezon 2021 de yayınlanacak ve Gervais’ in bir Twitter canlı yayınında söylediği gibi son sezon olacak.